Psikanalitik Davranış Nedir ?

Eren

New member
Psikanalitik Davranış Nedir?

Psikanalitik davranış, insanların düşüncelerinin, duygularının ve davranışlarının, bilinçdışındaki faktörler tarafından şekillendirildiği bir teorik anlayışı ifade eder. Bu anlayış, Sigmund Freud'un psikanalitik teorilerine dayanır ve bireylerin yaşamlarındaki çatışmaların, bastırılmış arzuların ve eski deneyimlerin bilinç dışı etkilerinin davranışları nasıl etkileyebileceğini anlamaya çalışır. Psikanalitik davranışın temelinde, bireyin içsel dünyasında yer alan bilinçli ve bilinçdışı süreçlerin birbirleriyle etkileşimde bulunduğu fikri yer alır.

Psikanalitik teoride, davranışların yalnızca çevresel faktörlerden ya da genetik yatkınlıklardan değil, aynı zamanda bireyin bilinçdışı dürtüleri, bastırılmış duyguları ve geçmişteki deneyimleriyle de şekillendiği savunulur. Freud'a göre, insanların davranışlarını anlamak için, sadece bilinçli düşüncelerine değil, bilinç dışındaki dürtüleri ve yaşadıkları içsel çatışmaları da incelemek gerekmektedir. Bu bağlamda psikanalitik davranış, bir kişinin içsel dünyasında devam eden çatışmaların dışavurumu olarak kabul edilebilir.

Psikanalitik Davranışın Temel Prensipleri

Psikanalitik davranışın temel prensipleri, bireyin bilinç dışı süreçlerinin yaşamındaki merkezi rolünü vurgular. Freud'un psikanaliz teorisinde, üç ana yapıyı tanımlar: id (ilkel dürtüler), ego (gerçeklik prensibi) ve süperego (ahlaki değerler). Bu yapılar arasındaki denge, bireyin davranışlarını şekillendirir.

1. Id: Bireyin ilkel dürtülerini ve arzularını temsil eder. Id, anında tatmin arayışındadır ve zevk prensibine dayanır. Bu yapı, kişinin doğuştan gelen dürtüsel ihtiyaçlarını, örneğin açlık, susuzluk ve cinsel istekleri karşılamaya yönelik davranışları tetikler.

2. Ego: Ego, id'in dürtülerini denetler ve toplumsal gerçeklik ile uyumlu bir şekilde kararlar alır. Ego, bireyin çevresiyle uyumlu olmasını sağlar ve dış dünyadaki engelleri hesaba katarak davranışlar üretir.

3. Süperego: Süperego, bireyin ahlaki değerlerini ve toplumsal normları temsil eder. Bu yapı, doğru ve yanlış arasındaki farkı öğrenmiş bireyin vicdanını yönlendirir. Süperego, ego ve id arasındaki çatışmaları dengelemeye çalışır.

Bilinçdışının Rolü

Psikanalitik davranış anlayışında bilinçdışının merkezi bir rolü vardır. Freud, insan zihnini üç düzeyde inceler: bilinçli, bilinçdışı ve önbilinç. Bilinçli düşünceler, anlık farkındalığımızda yer alan düşünce ve hislerdir. Bilinçdışı ise, bireylerin farkında olmadan etkilendikleri düşünce, his ve anılardan oluşur. Bu bilinçdışı içerikler, bireylerin davranışlarını yönlendirebilir. Freud’a göre, çoğu insan yaşadığı olumsuz deneyimleri bilinçdışına bastırır ve bu bastırılmış içerikler, davranışları üzerinde güçlü etkiler yaratır.

Bilinçdışının Günlük Yaşamdaki Yansıması

Bilinçdışı düşünceler, anlık hatalar, yanlışlıklar veya sembolik davranışlar şeklinde günlük yaşantıya yansıyabilir. Örneğin, bireylerin istemeden söyledikleri kelimeler (slip of the tongue) ya da unutmalar, bilinçdışındaki bastırılmış duyguları yansıtabilir. Freud, bu tür davranışların bilinçdışındaki çatışmaların dışavurumları olduğunu belirtmiştir. Psikanalitik terapi, bu tür bilinçdışı içeriklerin farkına varılmasına ve işlenmesine yardımcı olur.

Psikanalitik Davranışın Terapötik Uygulama Alanı

Psikanalitik terapinin amacı, bireylerin bilinçdışındaki çatışmaları anlamalarına yardımcı olmak ve bu çatışmaların bilinçli farkındalık düzeyine çıkarılmasını sağlamaktır. Bu terapötik süreç, bireylerin geçmişteki travmalarını, bastırılmış duygularını ve bilinçdışındaki arzularını fark etmelerine olanak tanır. Terapist, bireyin rüyalarını, serbest çağrışımlarını ve diğer bilinçdışı belirtileri analiz ederek, bu içsel çatışmaların çözülmesine yardımcı olur.

Psikanalitik Davranış ve Diğer Psikolojik Yaklaşımlar Arasındaki Farklar

Psikanalitik davranış, diğer psikolojik yaklaşımlardan farklıdır. Örneğin, davranışçı psikoloji, bireylerin öğrenme süreçlerine ve çevresel uyarıcılara odaklanırken, psikanalitik yaklaşım daha çok içsel süreçleri ve bilinçdışını vurgular. Benzer şekilde, insan merkezli terapi, bireylerin kendiliklerini keşfetmelerine yardımcı olurken, psikanalitik terapi daha çok geçmişteki deneyimlerin ve bilinçdışının etkilerini incelemeye yönelir.

Psikanalitik davranışın, daha çok bireyin içsel dünyasını anlamaya ve bu dünyadaki çatışmaların çözülmesine yönelik bir yaklaşım olduğu söylenebilir. Bu anlamda, psikanalitik terapi uzun vadeli ve derinlemesine bir süreçtir, çünkü bireylerin geçmişteki travmaları ve bilinçdışı dürtüleriyle yüzleşmeleri zaman alabilir.

Psikanalitik Davranışın Eleştirileri

Psikanalitik davranış, zaman içinde çeşitli eleştiriler almıştır. Birçok eleştirmen, Freud'un teorilerinin bilimsel bir temele dayanmadığını ve gözlemlerinin subjektif olduğunu savunmuştur. Ayrıca, psikanalizin oldukça uzun ve pahalı bir süreç olması da eleştirilen bir diğer noktadır. Psikanalitik yaklaşımın, bireylerin değişim göstermesi için uzun süreli bir terapötik sürece ihtiyaç duyması, modern psikoterapi alanında pratikte sınırlı kullanımını beraberinde getirmiştir.

Bununla birlikte, psikanalitik teorinin psikoterapi ve psikolojik analiz üzerindeki etkisi hala güçlüdür. Freud'un bilinçdışı, savunma mekanizmaları ve kişilik yapıları hakkındaki görüşleri, günümüz psikolojisi için önemli bir temel oluşturmuştur.

Sonuç

Psikanalitik davranış, insan davranışlarının ve zihinsel süreçlerin derinlemesine incelenmesini savunan bir yaklaşımdır. Sigmund Freud'un psikanalitik teorileri, insanların bilinçdışı süreçlerinin ve içsel çatışmalarının davranışlarını nasıl şekillendirdiğine dair önemli bir anlayış sunmuştur. Bu yaklaşım, bireylerin geçmişteki travmalarını ve bastırılmış duygularını fark etmelerini sağlayarak, kişisel gelişim ve iyileşme süreçlerini destekler. Ancak, modern psikoloji ve psikoterapi dünyasında, psikanalitik yaklaşımlar çeşitli eleştirilerle karşı karşıya kalmış olsa da, bu teorilerin etkisi günümüze kadar devam etmektedir.
 
Üst