Pestil hangi beze serilir ?

Ilayda

New member
Pestil Hangi Beze Serilir? Bir Sofra Geleneğinden Sosyal Yapılara Uzanan Hikâye

Birçok Anadolu köyünde sonbaharın kokusu sadece toprakta ya da yapraklarda değil, pestil serilen bezlerde de hissedilir. O bezler — kimine göre “temiz tülbent”, kimine göre “babaannesinden kalan eski çarşaf” — aslında sadece bir mutfak malzemesi değildir; toplumsal cinsiyet rollerinin, sınıfsal farkların ve kültürel belleğin taşıyıcısıdır. “Pestil hangi beze serilir?” sorusu, yüzeyde bir mutfak sorusu gibi görünse de, derinlerde kimin emeğinin görünür kılındığını, kimin deneyiminin aktarılmadığını anlatır.

Gelenekten Toplumsal Cinsiyete: Pestilin Kadın Emeğiyle Yoğrulan Hikâyesi

Pestil yapımı, özellikle Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde kadınların kuşaklar boyu sürdürdüğü bir gelenektir. Bu emek, çoğu zaman evin avlusunda, imece usulüyle, sabahın erken saatlerinden akşama dek süren bir dayanışma pratiğine dönüşür. Ancak dikkat edilirse, bu dayanışmanın içinde bile eşitsizlikler vardır.

Kadınlar pestilin kaynatılmasından bezin hazırlanmasına kadar her aşamada çalışırken, erkekler çoğunlukla “odun taşıyan” ya da “yardım eden” konumda tanımlanır. Yani asıl üretim, görünmeyen kadın emeğiyle gerçekleşir. Bu görünmezlik, sadece pestil bezi üzerinde değil, tarihsel olarak mutfakla özdeşleştirilmiş kadın emeğinin genelinde de vardır.

Toplumsal cinsiyet araştırmacısı Deniz Kandiyoti, kadınların geleneksel üretim alanlarındaki rollerini “sessiz bilgi” olarak tanımlar — kuşaktan kuşağa aktarılan ama nadiren kayda geçen bir bilgi biçimi. Pestil bezi de işte bu sessiz bilginin simgesidir. Kadınların hangi bezin “daha iyi tuttuğunu”, “güneşi fazla geçirmediğini” ya da “kokusunu bozmadığını” bilmesi, hem bilgi hem deneyim aktarımıdır; ama çoğu zaman erkek merkezli tarih anlatılarında yer bulmaz.

Irk ve Bölgesel Kimlik: Pestil Bezinin Sınırları

Pestil bezi sadece bir mutfak nesnesi değil, aynı zamanda etnik ve kültürel kimliğin bir sembolüdür. Özellikle Kürt, Laz, Gürcü ve Türkmen topluluklarında kullanılan pestil bezleri, bölgesel farklılıkları ve yerel kültürlerin zenginliğini yansıtır. Ancak ulusal mutfak söylemleri içinde bu çeşitlilik sıklıkla “tek tip geleneksel Türk pestili” tanımıyla silikleşir.

Bu, kültürel homojenleştirmenin tipik bir örneğidir. Yöresel üretim biçimlerinin tek bir “ulusal kimlik” potasında eritilmesi, yerel halkların mutfak bilgisinin değerini düşürür. Antropolog Ayşe Parla, bu durumu “kültürel sermayenin merkezileşmesi” olarak tanımlar; bazı bölgelerin bilgisi folklorik bir “renk” olarak kalırken, merkezin diliyle konuşan gelenek “asıl kültür” olarak kabul edilir. Pestilin hangi beze serildiği bile, bu güç ilişkilerinden bağımsız değildir.

Sınıf Perspektifi: Pestil Bezi ve Ekonomik Erişim

Pestil üretiminde kullanılan bezin türü, ekonomik koşullarla doğrudan ilişkilidir. Eskiden keten ya da pamuklu bezler kullanılırken, günümüzde düşük gelirli aileler çoğunlukla ucuz sentetik kumaşlara yönelir. Bu da pestilin kalitesini etkiler, çünkü sentetik bezler nefes almaz ve doğal kuruma sürecini bozar. Ancak mesele sadece kalite değildir; bu, sınıfsal eşitsizliklerin mutfağa yansımasıdır.

Gıda antropolojisi uzmanı Sidney Mintz’in dediği gibi, “Yemek sadece beslenme değil, bir sınıf göstergesidir.” Pestilin serildiği bez, kimilerinde “geleneksel el emeği”, kimilerinde ise “ekonomik zorunluluk” anlamına gelir. Yani aynı bez, bir yerde nostaljik bir objeyken başka bir yerde hayatta kalma aracıdır.

Erkeklerin Değişen Rolü: Çözüm Odaklı Yaklaşımlar

Son yıllarda kırsal üretim kooperatiflerinde erkeklerin pestil yapımına aktif katılımı artmıştır. Ancak bu, basit bir “yardım” değil, dönüşen toplumsal rollerin göstergesidir. Birçok erkek, bu süreçte kadının emeğine saygı duymayı, mutfağın sadece “kadın alanı” olmadığını fark etmeyi öğreniyor.

Yine de bu değişim, çoğu zaman bireysel farkındalıkla sınırlı kalıyor. Gerçek bir toplumsal dönüşüm için kamusal politikaların, eğitim programlarının ve medya temsilinin bu farkındalığı desteklemesi gerekiyor.

Burada erkeklerin “yardım eden” değil, “eşit üretici” konumuna geçmesi önemlidir. Eşitlik, sadece evde “pestil bezini birlikte sermek” değil, aynı zamanda o emeği kamusal olarak tanımaktır.

Kadınların Deneyimi: Sessiz Dayanışmadan Kolektif Bilince

Kadınlar pestil bezi üzerinde sadece pestil değil, dayanışma da sererler. Birçok kadın için bu süreç, ekonomik bağımsızlık kadar duygusal paylaşım anlamına da gelir. Özellikle kadın üretim kooperatiflerinde, pestil yapımı bir gelir kapısı olduğu kadar bir dayanışma biçimidir.

Bu dayanışma, feminist iktisatçı Silvia Federici’nin “yeniden üretim emeği” kavramıyla açıklanabilir: Kadınlar yalnızca ekonomik üretim değil, aynı zamanda toplumsal sürekliliği de sağlarlar. Pestil bezi, o nedenle bir mutfak nesnesi değil, kadın emeğinin maddi ve manevi izidir.

Düşündürücü Sorular: Bir Bez Ne Kadarını Taşır?

Pestil hangi beze serilir?

Gerçekten sadece bezin dokusu mu fark yaratır, yoksa toplumsal dokular mı?

Kadınların kuşaktan kuşağa aktardığı bu bilgi, erkeklerin desteğiyle toplumsal bir bilince dönüşebilir mi?

Kültürel çeşitlilik, merkezi mutfak anlatılarına rağmen nasıl korunabilir?

Sonuç: Bir Sofradan Topluma Uzanan Bez

Pestil bezi, aslında toplumun minyatür bir yansımasıdır. Üzerine serilen her pestil, emeğin, cinsiyet rollerinin, ekonomik koşulların ve kültürel kimliğin bir parçasını taşır. Bu bezlere sadece üzüm suyu değil, yüzyıllık hikâyeler sinmiştir.

Belki de en önemli soru, artık şu olmalıdır: Bu hikâyeleri kim anlatacak? Kadınların görünmeyen emeği, erkeklerin dönüşen farkındalığı, sınıfsal ve kültürel eşitsizliklerin mutfakta aldığı biçim… Hepsi aynı bezin lifleri arasında duruyor.

Ve belki de yeni bir toplum, o bezi birlikte serdiğimizde kurulacak.
 
Üst