Gözü yolda kalmak bir deyim midir ?

Cesur

New member
Giriş: Bir yol kenarında başlayan hikâye

Herkese selam! Bugün size bir deyim üzerinden bir hikâye anlatmak istiyorum: “Gözü yolda kalmak.” Hani insan birini bekler de gelmez, gözleri hep kapının önünde ya da yolun kıyısında kalır ya… İşte öyle bir hâl. Hepimiz bir şekilde yaşamışızdır; sevdiklerimizden haber alamadığımızda, yolunu gözlediğimizde, kalbimiz bir yerlerde asılı kaldığında. Bu hikâye, köyden şehre uzanan bir yolun kenarında, birbirinden farklı iki yaklaşımı olan insanların gözüyle, deyimin anlamını açmaya çalışacak.

Bölüm 1: Yolda bekleyen kadın

Küçük bir Anadolu köyünde Ayşe, elinde ince nakış işli mendiliyle kapının önünde oturuyordu. Eşi Mehmet, şehre gideli üç gün olmuştu. Normalde bir günde dönmesi gerekirken hâlâ ortalıkta yoktu. Ayşe’nin gözleri sürekli köy yolunun tozuna dikilmişti. Gelen geçen arabaların sesiyle bir anlık umutlanıyor, ama her seferinde başka bir komşu ya da köyün eşeği çıkıyordu karşısına.

Ayşe’nin arkadaşları, “Hadi gel, biraz oyalan, dikiş yap, zaman geçsin,” dediler. Ama Ayşe’nin kalbi izin vermiyordu. O empatik, ilişkisel yönüyle eşinin yolunu beklemeyi bir görev gibi görüyordu. İçinden “O geldiğinde ilk göreceği kişi ben olayım,” diye geçiriyordu. Onun için gözü yolda kalmak sadece fiziksel bir bekleyiş değil, kalben eşlik etmenin bir ifadesiydi.

Bölüm 2: Stratejik akıl yürütme

Köy kahvesinde ise Mehmet’in en yakın arkadaşı Hasan vardı. Hasan, haberin gelmemesine dayanamadı ve stratejik bir tavır aldı. “Bakın,” dedi diğer erkeklere, “Mehmet üç gün oldu, dönmedi. Yolun bir kısmı sel yüzünden kapanmıştı, oradan geçmek riskliydi. En kestirme ihtimal, ya orada mahsur kaldı ya da başka köyde konakladı. Bizim birini göndermemiz gerek.”

Hasan’ın yaklaşımı çözüm odaklıydı. Empatiyle değil, ihtimaller üzerinden konuşuyordu. Ona göre mesele duygusal değil, mantıksal bir denklemden ibaretti: problem + engel = çözüm arayışı. Kahvede oturan diğer erkekler de hesap yapmaya başladılar: “Atla gidersen şu kadar saat sürer, arabayla şu kadar.” Onların gözünde beklemek zaman kaybıydı, harekete geçmek gerekiyordu.

Bölüm 3: Kadınların içsel dili

O sırada köyün kadınları Ayşe’nin yanına uğruyor, onunla sohbet ediyor, “İçini ferah tut,” diyerek teselli ediyorlardı. Kadınlar arasında bağ kurma, ortak dertleşme, gözle bekleme hali bir tür dayanışmaya dönüşmüştü. Ayşe’nin gözleri yolda kalsa da yalnız kalmamıştı. Onların empatik yaklaşımı, “Mehmet belki de yorgun düştü, konakladı, sen merak etme,” diyerek Ayşe’nin duygularını yumuşatıyordu.

Kadınların bakışında “gözü yolda kalmak” sadece bir kişinin değil, bir topluluğun paylaştığı bir duygu hâline gelmişti. Sanki herkes birlikte bekliyor, herkesin gözü aynı yolda kalıyordu.

Bölüm 4: Çözüme giden yol

Ertesi gün, Hasan ve birkaç köylü yola düştü. Stratejik düşünceleri sayesinde kestirme bir rota buldular ve Mehmet’i şehirden köye dönerken yolda karşılamayı başardılar. Meğer Mehmet’in arabası bozulmuş, tamir için beklemek zorunda kalmış. Yanında yiyecek ve eşya da olduğundan yolda yürüyerek dönmek istememiş.

Köyün erkekleri onu getirdiklerinde Ayşe’nin gözleri ilk kez rahatladı. O an anlaşıldı ki deyimin özü, sadece beklemek değil; kalbin, zihnin, gözün hep aynı istikamette kalmasıydı. Ayşe’nin gözü gerçekten yolda kalmıştı. Hasan ise gözün yolda kalmaması için adım atan taraf olmuştu.

Bölüm 5: Deyimin katmanlı anlamı

“Gözü yolda kalmak” deyimi sadece beklemek değil; umutla, kaygıyla, sabırla yoğrulan bir ruh hâlini anlatır. Erkeklerin çözüm odaklı ve stratejik yaklaşımı, deyimi fiiliyata döker: yol arar, haber getirir, çözüm üretir. Kadınların empatik ve ilişkisel yaklaşımı ise deyimi duygusal bir zeminde yaşatır: beraber bekler, hisleri paylaşır, gözün yükünü hafifletir.

Her iki yaklaşım birleştiğinde deyim gerçek anlamını bulur: hem gözün bekleyişte kalması hem de o gözün beklediği şeyin çözüme kavuşması.

Bölüm 6: Günümüzde gözü yolda kalmak

Bugün artık köy yolları değil, otogarlar, havaalanları, hatta mesaj kutuları insanların gözlerini yolda bırakıyor. WhatsApp’ta “çevrimiçi” olup yazmayan biri, uçağı geciken bir yolcu, eve gelmeyen bir dost… Hepimizin gözü farklı yolların kenarında kalıyor. Erkeklerin stratejik yönü, “Nerede kaldı, takip numarasına bakalım, telefon edelim” diyerek pratik çözüm arıyor. Kadınların empatik yönü, “Belki başı bir şeye takıldı, umarım iyidir” diyerek duygusal bağ kuruyor.

Deyim, dijital çağda bile güncelliğini koruyor çünkü beklemek, insanlığın en değişmeyen deneyimlerinden biri.

Bölüm 7: Geleceğe dair bir düşünce

Belki gelecekte yol beklemek de değişecek. Yapay zekâ, GPS ve anlık iletişim sayesinde kimse kimsenin yolunu gözlemeyecek. Herkes nerede olduğunu bilecek. Ama “gözü yolda kalmak” deyimi o zaman da yaşayacak; çünkü aslında yolun fiziksel olması gerekmiyor. Kalpteki yol, zihindeki yol, umutla örülmüş yollar hep var olacak.

Ayşe’nin köy yolunda gözü yolda kalışı, bugün bir annenin üniversiteye giden çocuğunun mesajını bekleyişinde, bir sevgilinin “güvenle vardım” haberini gözlemesinde hâlâ aynı. Deyimin özü değişmiyor: İnsan bekliyor, özlüyor, yolunu gözlüyor.

Kapanış: Hepimizin yolu

İşte dostlar, “gözü yolda kalmak” bir deyimden çok daha fazlası. Hikâyenin içinde Ayşe’nin sabırlı bekleyişi, Hasan’ın stratejik çözümü, köyün kadınlarının empatik desteği birleşti. Deyim, bu çok katmanlı anlamıyla hem dilimizde hem hayatımızda köklü bir yer tutuyor.

Peki sizin gözü yolda kalan bir anınız var mı? Belki birini beklerken, belki bir haberin yolunu gözlerken. Paylaşın ki bu başlık sadece benim hikâyem değil, hepimizin ortak yolculuğu olsun.
 
Üst